23 Mayıs 2013 Perşembe

Bu Kadın'ın O Adam'ı.

  

  Bu Kadın O Adam'ın karşısında öylece oturmasına bile razı.
  Yukarıya hafifçe kalkan kaşları, nedensiz dolu gözlerini izlemeye bile...

  Ayakta dikilmiş elindeki kitabı sanki yazılarını görmüyormuş gibi okumasına, meyve yerken çıkardığı seslere, canı sıkıldığında ayağa kalkıp bir müzik açıp oynamasına, şapşal bir şekilde etrafta cüzdanını aramasına, belki de stresle çıktığı kapıdan bir şey unutarak girdiği evde ortalıkta dolanmasına, yemek yerken gülümseyen yüzüne, içtiği meyve suyu kutusunda hala var mı diye dibini kontrol ettiğine, sıcak bastığında gömleğinin sağ yakasını hafifçe çekmesine, sakallarının çıkıp çıkmadığını ince parmaklarıyla kontrol ettiğinde, uykusu geldiğinde yavaşça gözlerini ovuşturduğunda, arkadaşlarıyla bir konu hakkında tartışırken takındığı yüz ifadelerinde, kendisine aşık olunası hareketlerinde, en çokta O Adam'ın gözlerinden dünyaya bakmak istediğinde, kahkahasını içine geri tıkmak ister gibi sol elinin bileğini gülerken açılan ağzına götürdüğünde, kulağında kulaklıkla müzik dinlerken egzersiz yaptığında susayıp dudaklarını diliyle nemlendirdiğinde, artık yemekten yorulmuş bir şekilde ağzına son lokmaları tıkıştırdığında, başını bir şeye bakmak için çevirdiğinde boynundaki kıvrıma, yorulduğunda usandığında ellerini beline koyup gözlerini kapatarak yukarıya kaldırmasına, kendini tutamayıp kahkaha attığında sürekli sol elinin parmaklarıyla köprücük kemiğinin sağ tarafını hafifçe kaşımasını, şekerleme yapmak için uzanıp ellerini başının altına aldığında titreyen kirpiklerine, ellerine, ''Ha ne diyorsun?'' diyen yüz ifadene, utanarak gülümsediğinde, saçlarını hafifçe havaya dikmene, gülmeye hiç hali yokmuş gibi gözlerini kapatıp üşengeççe sol gözünü ovuşturmana, kimsenin farketmeyeceği şekilde küçük olan kulağındaki küçük bene, yemeği yerken beğendiğini ifade etmek için değil farkettirmeden parmaklarının ucunu emmene, dans ederken yere düşmene rağmen kendine gülmene, kitap okumak istemediğinde kitabı kapatım çenene dayayıp çevrenle ilgilendiğinde, hiç bir şey umrunda değilmiş gibi kafayı koyup ağzını açarak sessiz uyumana, duygulandığında gözlerini doldurmana ve başını hafifçe eğmene, duruşuna, gülerken dudaklarının aldığı kıvrıma, havalıymış gibi görünmeye çalıştığı zaman, sevimli görünmeye çalıştığı zaman, esnerken yüzüne dokunma isteği uyandırdığında, kırpamadığı halde gözünü kırpmaya çalışmasına, çocuklaştığında, kontrolünde değilken çocuk gibi güldüğünde, tenindeki pürüzsüzlüğe, ciddi olduğunda bir kaşının çok hafif yukarıya kaldırmasına, beyaz gömleğin teninin üzerinde durduğu kıvrımlarına, saçı önüne geldiğinde kaşıyla önünden çekmeye çalışmasına, siyahın ona ne kadar yakıştığına defalarca farkına vardığında, yatakta başka bir şey ile uğraşıyormuş gibi göründüğünde, uyanıp yataktan kalktığındaki saflığına, uyanmamak için direndiğinde, boynundaki damarların sevimliliğine, yaptığı şebekliklerde...

 Bu Kadın, O Adam'ı yeniden gönlünün ortasına buyur ediyor.
 Bu Kadın, O Adam'dan vazgeçemiyor.
Bu Kadın, kilometrelerce ve saatlerce uzakta olmasına aldırmadan yeniden aşık oluyor.


Kalbimin orta yerinde bu nasıl bir cumhuriyet?
Senin ki nasıl bir hakimiyet?
Ben anlamadım.
Sustum sustum, sonunda dayanamadım.
Aşk mısın, dert misin yoksa canına susamak mı benim ki?
...
Uyudum, uyandım.Hala anlamadım.

16 Mayıs 2013 Perşembe

Ben sana bağlarımı çözemiyorum.


Bu kadın ne uzaklaşabiliyor O Adam'dan, ne gidebiliyor, ne de limanında kalabiliyor.
Bu kadın her yerde her şeyde O Adam görüyor.
Bu kadının dünyası O Adam olmuşken bu dünyadan gidemiyor.
Bu kadın O Adam'dan bağlarını çözemiyor, bu kadar düğümlenmişken.


Gidemiyorum, kalamıyorum.
Baş edemiyorum, teslim olamıyorum.
Yüzün gökyüzünde, bakamıyorum.
Havada nefesin var, boğuluyorum.
Ben sana bağlarımı çözemiyorum.
Başka bir dünya yok, gidemiyorum.
Varlığın yanına hapsediyor beni sana, olduğun yere...
Ben sende kaybolmuşum hissindeyim...

Dikiz